23 Temmuz 2013 Salı

Haberim Yokmuş Gibi

 Anlık şeyler bizi hep daha fazla cezbeder. Balık tutmayı sevişimiz de belki bundan. Halde en kalitelisi dizili “derya kuzularını” bırakıp bilmem kaç milyon metre küp suyun içinde bir solucanla ufak tefek bir şey yakalayışımızı anlata anlata bitiremeyiz. Denize file atıp olasılığı yükseltmek de yanlış gelir, oltanın başında saatler boyu bir titreşim bekleriz…
 Yıllar sonra yolda karşılaşırsak, sevdiğimiz birisiyle mesela, onunla sözleşip çay içtiğimizden kat be kat mutlu oluruz. Sinemada ön sıramızda oturan karşı komşumuzsa eğer, adını bilmesek dahi selam vermeye ihtiyaç duyarız yüzümüzde istemsiz bir gülümseme ile.
 Bahsettiğim şey, fevkalade bir yemek sonrası garsona sipariş vererek istediğimiz ve “altın tepsi” üstünde gelen çaydan, henüz masa toplanmadan ve istediğimiz sorulmadan gelen, genellikle acımış ve kenarındaki şeker ıslanmış “ikaramımızdır” sıfatı taşıyan çay kadar lezzet alamayışımızın ta kendisi. Var mı mantıklı bir nedeni?
 Biraz rahatlamak istediğimizde, daha küçüğe kaçışımızın,  lüks olandan uzaklaşmamızın sebebi ne ola ki? Tavuk döner ayran mı istediğimiz, yoksa döneri kesen “ustanın” bize laf atıp “senin bölüm neydi kardeş” demesi mi? Çok yıldızlı restoranlarda asla olamayacağı gibi…
 Aynı şiiri aynı anda mırıldanmaya başladığımız, aynı hareketleri çoğu zaman aynı zamanda yaptığımız insanları daha yakın buluruz kendimize.”Yok artık, bu kadar da olmaz”larımız  bizi birbirimize bağlar; tüm aksiliklere inat, hayret içeren gülümsemelerimizle…
 MP3 listene art arda koysan dahi, radyoda çıktığında “o şarkı”, aynı oranda zevk alamıyor musun sen de? “Sıradaki şarkı tüm radyo çalışanlarına gelsin”i anlamsız bulsan da o şarkıyı merak edip frekanstan ayrılamayanlardansın değil mi?
 Yahut onlarca kere izlediğin filmi televizyonda görünce “zap”lamayı kesiyor musun? Dostum, tesadüfîliği filan değil; sen de benim gibi samimiyeti seviyorsun…
 Çünkü simültane gelişen şeylerde samimiyet vardır. Önceden planlanmamış, söylenişi yahut davranış biçimi kurgulanmamış her şey samimidir. Kötü şeyler hissettirse dahi samimidir bir tokat ayna karşısında defalarca denenmiş bir gülümsemeden. 
 Anlık gelişir samimiyet “önceden”lik ile aynı yerde asla bulunamaz.
 Neden zannediyorsun profesyonel makinelerle çekilen kimlik fotoğrafını beğenmezken, 3 megapiksellik kameradaki “haberin yokken” çekilen profil fotoğrafından vazgeçemeyişini.
 Sahi, tuttuğun o balık da daha lezzetliydi değil mi?
 Planlamaya çalışma her şeyi. Vesikalık fotoğrafından vazgeç artık, anlık gelişmeler “profil fotoğrafın” olacak belki?
Hazır ol! Ve sürekli gülümse...
Çünkü hayat o fotoğrafı her daim çekebilir! Ve yaşam her zaman kötü çıktın diye bir şans verecek kadar da merhametli olmayabilir!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder