14 Temmuz 2013 Pazar

Diri Taklidi


Biraz akışa bıraksam kendimi… Fırsatım olsa bazı şeylere “fırsat bulmaya”… Hiçbir dert tasa düşünmeden, hatta düşünmediğimi dahi düşünmeden iki tane köknar ağacı arasına bağlayıp orman manzarasına karşı oturabileceğim ve kitap okumaktan gözüm yoruldukça karşıdaki yemyeşil ormanlara bakabileceğim bir hamağa sahip olsam… En büyük korkum hamaktan düşmek olsa veya. Yahut patatesleri közde fazla bırakıp da hafifce yanmalarına üzülsem çünkü onlardan başka yiyecek bir şeyim olmasa o gece.
 Hafif yanık patateslerime tuzu tuzluktan değil de, avucumun içinden “bir tutam” döksem eşya ve aletten uzak kalsam biraz, “tuzluk”tan uzak kalsam…
 Hep çokluk için uğraşırken, hep koşturmaktan ayakkabılarım tabanlarından eskirken; birazda yokluk olsam ve bağlamadığım, çünkü bağlamak zorunda olmadığım için yere sürten bağcıklarımın ucu eskise önce…
 Isınmak için ateş yakmak zorunda olup odun için de ormana gitmek mecburiyetinde olsam ya birazda…
 Su içmek için çeşmeye gitmek zorunda olsam damacana yerine, meyve sebze için manava değil de bahçeye. Akşam yorulunca da televizyon karşısına değil yolda uyuyup kalmadan yatağa gidebilmeyi dilesem…
 Telefon olmasa,internet olmasa onsuz yaşayamayacağımı düşündüğüm her türlü icattan uzak olsam biraz ve irtibatım sadece “O”(c.c) nun ile olsa. Gökyüzüne bakarak vakit ve saat belirlesem. Öğlen sıcağını klima altında değil de bir çınarın dibinde geçirsem…
 Modern tıp biraz uzak dursa ya benden, “balın içine bir avuç bişey otu koysam kaynatsam soğutsam biraz da terleyince…” hiçbir şeyim kalmasa
 Yaşamak için uğrunda bir ömür çalışacağım “yaşamak istemediğim” hayatın yerine ne istiyorsam onu yaşasam? Olmaz mı? Bir pazarlık yahut melankolik birer hayal değil bu söylediklerim, sadece biraz uzak kalmak şehirden ve şehre dair her şeyden…Mesela en basitinden, her gün ekmek aldığım ama adını dahi bilmediğim bakkaldan uzaklaşsam biraz, beni bunalttığı yahut üzdüğü için değil; geldiğim zaman ona adını sorabilmek için ve onu derdiyle dertlenebilmek için…
 Güneş sıcağının yerine beton sıcağı hissetmek yahut tatlı bir seher rüzgarı eşliğinde uyanmak… Tercihini yap. Kandırma kendini, hadi.
 Sen de aslında istemediğin bir çarkın dişlisi olmaktan bunalmadın mı?
 Sen de ağlayamamaktan dahi dertli değil misin?
 Sen de “Diri taklidi yapmaktan” sıkılmadın mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder