Hafif yanık
patateslerime tuzu tuzluktan değil de, avucumun içinden “bir tutam” döksem eşya
ve aletten uzak kalsam biraz, “tuzluk”tan uzak kalsam…
Hep çokluk için
uğraşırken, hep koşturmaktan ayakkabılarım tabanlarından eskirken; birazda
yokluk olsam ve bağlamadığım, çünkü bağlamak zorunda olmadığım için yere sürten
bağcıklarımın ucu eskise önce…
Isınmak için ateş
yakmak zorunda olup odun için de ormana gitmek mecburiyetinde olsam ya birazda…
Su içmek için çeşmeye
gitmek zorunda olsam damacana yerine, meyve sebze için manava değil de bahçeye.
Akşam yorulunca da televizyon karşısına değil yolda uyuyup kalmadan yatağa
gidebilmeyi dilesem…
Telefon olmasa,internet
olmasa onsuz yaşayamayacağımı düşündüğüm her türlü icattan uzak olsam biraz ve
irtibatım sadece “O”(c.c) nun ile olsa. Gökyüzüne bakarak vakit ve saat
belirlesem. Öğlen sıcağını klima altında değil de bir çınarın dibinde geçirsem…
Modern tıp biraz uzak
dursa ya benden, “balın içine bir avuç bişey otu koysam kaynatsam soğutsam
biraz da terleyince…” hiçbir şeyim kalmasa
Yaşamak için uğrunda
bir ömür çalışacağım “yaşamak istemediğim” hayatın yerine ne istiyorsam onu
yaşasam? Olmaz mı? Bir pazarlık yahut melankolik birer hayal değil bu
söylediklerim, sadece biraz uzak kalmak şehirden ve şehre dair her şeyden…Mesela
en basitinden, her gün ekmek aldığım ama adını dahi bilmediğim bakkaldan
uzaklaşsam biraz, beni bunalttığı yahut üzdüğü için değil; geldiğim zaman ona
adını sorabilmek için ve onu derdiyle dertlenebilmek için…
Güneş sıcağının
yerine beton sıcağı hissetmek yahut tatlı bir seher rüzgarı eşliğinde uyanmak…
Tercihini yap. Kandırma kendini, hadi.
Sen de aslında
istemediğin bir çarkın dişlisi olmaktan bunalmadın mı?
Sen de ağlayamamaktan
dahi dertli değil misin?
Sen de “Diri taklidi
yapmaktan” sıkılmadın mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder