14 Mart 2014 Cuma

İnsan Soykırımı

Evde aynaya karşı değil de; kalabalık bir grup karşısında konuşurken ki heyecanını hatırla. Çok susuzken ve iftara 1 saat var zannederken ezanı duyduğun andaki mutluluğu hatırla. Radyoda çalan o “harika” şarkıyı ve o gelişmiş, dokunmatik, müzik çalarından aynı hazzı alamayışını hatırla. Sevdiğin o komedyeni canlı izlerken her anına gülmen ve aslında manasız olan esprileri hatırla.
Ve sonra ölümlü olduğunu ve iyi ki de ölümlü olduğunu hatırla.
Daha çok tat alman yediğin meyveden, aslında en acı olan ölüm yüzünden.
Erteleyemeyişlerin, durduramayışların, “dokunamayışların” telefonuna yaptığın gibi...
Kötü mü peki?
Milyonlarca yıl sonraya erteleyebileceğin her işi bugün yapma sebebin.
Tarih öğretisinde anlatılan o mağaradan çıkıp, bişeyler icat etmenin sebebin…
Vaktin sayılı olduğu için tekerlek, sadece gündüzleri bekleyemeyeceğin için ampul, hastalandığın için antibiyotik…
Her ne kadar belini büküyor gözükse de; emeklemek yerine dik durmanı, ve yürümeni ve o da yetmez deyip daha hızlı olmanı ve koşmanı…
İnsanların artık nezle ya da gripten yahut veremden ölmeyişi…
Saati icat etmen, kumdan olan ile değil Rolex ile gezme isteğin hepsi bu yüzden.
Motivasyon oluyor bizlere bu acı duygu, asırlardır. Zamanın da bir gün tadacağı bu duygu aslında zaman ile yarışta en büyük “destekçimiz”.
En ironik tarafı da unutturuyor kendini.
Bundan 100 yıl sonra çaresi bulunacak bir hastalık için insanlar ölürken biz bambaşka şeylerle birbirimizi kırmaya devam ediyoruz.
Hayatta bu “diklikte” olma sebebimizi unutup daha fazla acı daha fazla “zaman” için yine ölümü kullanıyoruz. Ama bu sefer kendi hayatımız değil başkalarınınkiler üzerinden.
İnsan “ırkı” olarak kendi elimle kendi “ırkımıza” soykırım yapıyoruz.
Hem de bu yazıyı görme şansı elde eden 7 milyar insanın, bundan yalnız ve yalnız 1 asır sonra nefes almayacağı gerçeğine rağmen.
“Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder