Yanlış bir bakış açısı ve hatalı bir zihniyet ile bakıldığında fevkalâde bir ceketin tamamlayıcısı olan düğme deliklerini, ceketi değersiz kılacak birer yırtık, birer kusur olarak algılamak mümkün. Kafamızda kodladığımız belli "verilere" göre karar verşimizin dehşete düşüren bir örneği aslında bu.
Üçgeni üçgene, daireyi daireye, ve kareyi de kareye oturtmaya çalışır mantığımız. Çünkü, başımızın ağırlığını boyun kaslarımız taşıyabildiğinden beri meşgul olduğumuz o "malum" oyuncak bize şunu öğretmiştir: Üçgen üçgendir.!".
Peki her üçgen aynı mıdır? Sorgulamayız. Üçgeni ölçen yığınla geometrik terimi bir kenarı iterek, o üçgeni o delikten sokmaya çalışır, girmeyince de suçu "oyunda" buluruz. Bu oyunu sadece geometrik şekillerde mi oynuyoruz sorusunun cevabını insanı da fraktal geometri dahilinde sayarsınız evet diye yanıtlamak mümkün.
O kalıplara insanları da uydurmaya çalışarak, en iyi bildiğimiz oyunu oynamaya devam ederiz, çünkü her daim kalıpları tüketmek yeni kalıplar üretmekten daha kolaydır. Her birey için ayrı kalıp üretebiliyor muyuz?
Yaptığı işe bi kaç adım geri atarak tekrar bakmalı insan, neden mi? : "Ne kadar yakından bakarsan, o kadar az görürsün."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder