Gariban insanlar. Gözlerinden okunuyor o garibanlık. Sanki bizi bekliyorlar. Yatılı okulda okuyan bir öğrencinin akrabasını görmesi gibi karşılıyorlar bizi. "Nerelerdeydiniz? Siz yokken başımıza neler geldi."der gibi! .15-20 yıl öncesine dair anlatacak çok şeyleri var. Ağlar gözlerle, dudakları titreyerek... Unutmak istememişler Savaş'ı, katliamı. Unutmamak için mermi izlerini bile isteye kapatmamışlar. Zaten kısa vadede mümkün de değil unutmak. Savaşı yaşayan nesil hala sokakta dolaşıyor. Avrupa soykırım demesin burada yaşanılanlara, diyorlar. "Çünkü onların ağızları hala kan kokuyor!" Saraybosna mükemmel bir başkent. Pek çok Osmanlı eserine ev sahipliği yapıyor. Restoranları, kafeleri ise son derece modern ve lezzetli menüler sunuyor. Hediyelik alışveriş imkanına ise sınırsız dersek abartmış olmayız. Tüm şehri ise baştan sona yarım saatte yürümek mümkün. Başkent çok ucuz. Yani en azından Travnik ve Mostar'ı görene kadar. Vezirler kenti Travnik'e otobüsle geçiyoruz Saraybosna'dan. TOKİ ile doldurduğumuz Bursa'dan; gökdelenlere boğduğumuz Istanbul'dan çok daha Osmanlı Travnik! Küçük huzur dolu ve alabildiğine türbe ve cami barındıran bu şehri; bir çok kuşatma atlatmış kalesinden kuşbakışı izlemek harika. Ortalama bir aile 100 euro ile geçiniyormuş bu şehirde. Emin olun bayram ettik:) Yine bir otobüs yolculuğu ile: Mostar. Kartpostallık bir memleket: Sinan'ın öğrencisi bir köprü inşa ediyor ve şehir ismini buradan alıyor. Hayal etmek bile zor değil mi insan eliyle yapılan bir eserin doğaya güzellik katabileceğini? Köprü ve yakın çevresi dışında pek bir hayat yok Mostar'da. Köprünün yakınındaki bir mekanda Boşnak Kahvesi yudumlayıp, manzarayı seyretmek ise pahabiçilemez bir keyif!
Kısa bir Özet gerekirse:
Medeniyetin en olmazsa olmazı bütün Avrupa'da da olduğu gibi su ve suyun iki tarafında binaedilen şehirleşme. Toplu taşıma namına kullandıkları araçlar oldukça eski; ancak bizim gördüğümüz 3 Şehirde de bir araca binmeye ne hacet, bütün şehirleri yarım saatte boydan boya yürünebiliyor. Hava kirliliği sıfıra yakın. Orman köylerine bile doğalgaz hattı döşenmiş. Ezan sesleri bastırıyor çan seslerini, ancak o kardeşliği de bir arada yaşatabilmek büyük beceri. Bosna onu da yapıyor. Bilge Kral'ın gözü arkada değildir ona emin olduk. Sadece Türkçe konuşarak ülkeyi gezebilirsiniz. Esnaf "derdini anlatacak kadar" Türkçe öğrenmiş. Yemekleri doğası kısacası her şeyiyle tam bir bavul alıp gelmelik Bosna. Vize yok, kural kaide yok. 1 tek pasaport ve bavul ile burda size özlem duyan kardeşlerinizi görün. Biz yokken tarifi imkansız acılar çekmişler. Gelin ve gözlerine bakarak. Selamunaleyküm kardeşim, kardeşimsin!! Deyin. Hangi dilde olduğu önemli değil. 5 günde buna pek çok kere şahit olmuş birisi olarak söylüyorum. Göz pınarlarınız emin olun çok dolacak! Gezi boyunca birbirimize çok destek olduk Mahmut kardeşime çok teşekkür ediyorum ona da her şey için. Birlikte bir sonraki durağımız Moskova inşallah. Fotoğraflar için ise herkese açık bir albüm düzenledim Facebook'ta buyrun bu da linkidir:) https://m.facebook.com/?hrc=1&refsrc=http%3A%2F%2Fh.facebook.com%2Fhr%2Fr&_rdr#!/cihad81/albums/10153216639154089/